22 Ekim 2010 Cuma

MİLAS...


İçinden geçeriz.
Bodrum’a giderken.
Her seferinde.
Milas’ın…

Giderken yorulmuşuzdur.
Durmayı pek canımız istemez.
Dönüşte ise yolumuz çok uzundur.
Yine hiç duraksamayız...

Bodrum’da iken de düşünmeyiz.
Gidip, şöyle bir bakmayı.
Denize, eğlenceye ara vermeyi.
Koylardan, barlardan çıkıp da buraları görmeyi…

Aslında kişiliği olan bir kent burası.
Adını rüzgâr tanrısı’ndan almış.
Mylasos’dan…

3000 yıllık bir kültür birikimine sahip.
İki uygarlığa Başkent’lik yapmış.
Antik Karia’ya ve Menteşe Beyliği’ne…

Ancak içine girince anlıyorsunuz.
Kültürel zenginliğini.
Ne denli renkli bir şehir olduğunu.
Milas’ın…

Tek sütunlu Zeus tapınağı da var.
Gümüşkesen anıt mezarı da…

Çift ağızlı balta simgeli kapısı da var.
Antik taşlı duvarı ile Belen camisi de…

Sokakları, evleri bozulmamış.
Milas’ın.
Yörüklerden, Türkmenlerden oluşan.
Halkı da…

Milas’ı dolaşmak bir keyif.
Renkli sokaklarını, kalabalık pazarını.
Aş evlerini, kahvehanelerini.
Müzesini, ören yerlerini…

Milas’ı görmek kadar güzel.
Antik yerlerini Milas'ın.
Euromos’u, Labranda’yı, İassos’u.
Herkül’ün kenti Herakleia’yı…

Dağlarından bal akarmış.
Ovalarından da yağ
Tabii ki zeytinyağı.
Milas’ın.

Gidip, görmek gerek.
Görüp de tadını çıkartmak.
Milas’ın.
Yanından, yöresinden geçmeden…



Milas fotoğrafları için:
https://photos.google.com/share/AF1QipM-Y3NstBtmDcWprkuCRTsxy4AiVrLEiewdBSwK6k5iXDBj-CmpftWZ1blzemjV_A/photo/AF1QipOZ_ZqEgRR_OqqAFgTx416XZRA_lr22am8Hg1nn?key=T21UdTRQSElWQzlsd2RGajk4YXZxY3E2RE5zal93

.