18 Aralık 2025 Perşembe

ROOSEVELT ADASI, NY...

 

- 24 Haziran 2025, New York NY -


Gitmiştim Roosevelt Adasına.
2022 yılında.
Washington'da.
Ve anlatmıştım Bloğumda:

Üç yıl aradan sonra.
Bu yıl da Haziran ayında
Bu kez de New York'ta.
Uğradım bir başka Roosevelt adasına...

NY'da Manhattan adasının batısında.
Hudson nehri bulunmakta.
Doğusunda da East nehri akmakta.
İşte bu Roosevelt adası da.
East nehrinin ortasında yer almakta...

Burası Hollandalılar zamanında.
Domuz adası olarak adlandırılmakta.
19. yy'da Hapisane olarak kullanılmakta.
1921'de Refah adası olarak bilinmekte.
1973'te de F. Roosevelt ismi verilmekte
Adada bu dönemde sadece.
Üç papaz yaşmakta hastaların haricinde...

1970'lerde adayı geliştirme projesiyle.
Ada başladı bir anda gelişmeye.
Ve 2000'li yıllara gelindiğinde.
Nüfusu yükseldi 9.520'ye...

Konut yapım programlarıyla da.
Evler yapıldı orta sınıf vatandaşlara.
Cornell Üniversitesi bir kampüs açtı.
Bir bölüm öğrenci adaya taşındı...

Roosevelt adası.
Birleşmiş Milletler binasına yakındı.
Ada, BM çalışanlarının ilgisini çekti.
Kofi Annan bile buraya yerleşti...

Burası 3.2 km uzunluğunda.
240 m genişliğinde.
147 dönüm büyüklüğünde.
New York'un güneyinde.
Uzun-ince bir ada Doğu nehrinde...

Haziran ayında NY gezimde.
İki gün konakladım Atakent'lerde.
Hacettepe'den Dr. Pınar ve Dr. Yücel  ile.
İkinci caddedeki evlerinde...

O sabah Atakentler'in işleri vardı.
NY'ta olmayacaklardı.
Evlerinin çok yakınında ada vardı.
Teleferik ile nehir havadan aşılırdı...

Teleferiğe kadar yürüdüm.
50 kişilik bir teleferiğe girdim.
Bir köprü yanında yüksekte ilerledim.
East River üzerinden geçtim.
Roosevelt adası kıyısında indim...

Queensboro Köprüsü adlı.
Bu çelik köprü 1909 yılı yapımı.
Yani tam 116 yıl  önce yapıldı.
8 şeritli ve 110 m yüksekliğinde.
2.270 m uzunluk, 30 m eninde...

Doğu nehrinin iki kıyısında.
Yeşillikler, çiçekler arasında.
Dolaştım kâh Manhattan karşımda.
Kâh Queens bölgesi yanımda...

Doğu nehrinin durgun sularıyla.
Yüksek gökdelenler karşı kıyılarda.
New York'un muhteşem manzaralarıyla.
Yürüyerek geçirdim birkaç saat bu adada...

150 yıl öncesi Domuzların adasında.
50 yıl önce başlamış modern yapılanmaya.
Sanırım yakın bir zamanda.
Burası da dönüşecek yeni bir Manhattan'a...
 
.
Roosevelt Adasından Fotoğraflarım:

Roosevelt Adası havadan çekilmiş Videosu (YouTube'dan):

.

12 Aralık 2025 Cuma

OZAN ve SAZI...


Aşık Veysel 
(çizim: Gürbüz Doğan Ekşioğlu) -


Saz ya da daha özgün ismiyle bağlama, dut ağacından yapılır.
Bağlama çalan kişiye Sazende denilir.
Ozanlar türkü sözlerini yazarlar.
Bazı ozanlar da hem çalar hem de söylerler.
Türküyü hem yazan hem de söyleyene de Aşık denilir.
Bu saz ve söz ustalarından en bilineni de
Aşık Veysel’dir.

Başlangıçta uzun ince bir yola çıkar.
Dünya bir dolaptır, durmadan döner.
Gül, menekşe, sümbül arasında gezinir.
Ağaçları al giydirir, kuşları dillendirir.
Eser bahar yeli, karlar erir.
Bahar geçer, yazı getirir.
Sen bir çiçek, ben de yaz olsam der.
Dalgın, dalgın alemi seyreder.
Türlü türlü dertlidir, ilacı da yoktur.
Dost, dost diye nicesine sarılır.
Beyhude dolanır, boşa yorulur.
Sadık yâri de kara topraktır.
Sonunda kendi gider, adı kalır yadigâr…

Yalnızca adı değil, dizeleri de yadigâr kalır.
Ben gidersem sazım sen kal dünyada” der.
Sözlerinin tümü ayrı bir anlam yüklüdür:
....................

Ben gidersem sazım sen kal dünyada
Gizli sırlarımı aşikâr etme
Lâl olsun dillerin, söyleme yâda
Garip bülbül gibi âh-u zâr etme

Gizli dertlerimi sana anlattım
Çalıştım, sesimi sesine kattım
Bebe gibi kollarımda yaylattım
Hayâli hatır et, beni unutma

Bahçede dut iken bilmezdin sazı
Bülbül konar mıydı dalına bâzı
Hangi kuştan aldın sen bu avâzı
Söyle doğrusunu, gel inkâr etme

Benim her derdime ortak sen oldun
Ağlarsam ağladın, gülersem güldün
Sazım bu sesleri turnadan m'aldın
Pençe vurup, sarı teli sızlatma

Ay geçer, yıl geçer uzarsa ara
Giyin kara libas, yaslan duvara
Yanından göğsünden açılır yara
Yâr gelmezse, yaraların elletme

Sen petek misâli, Veysel de arı
İnleşir beraber yapardık balı
Ben bir insanoğlu, sen bir dut dalı
Ben babamı, sen ustanı unutma...


Ben gidersem sazım sen kal dünyada
(Cengiz Özkan'dan):

.

9 Aralık 2025 Salı

İBRAHİM ÇALLI SERGİSİ...

 

- 2-31 Aralık 2025, Ankara -

İbrahim Çallı.
Bir Osmanlı Ressamı.
Doğdu 1882 yılında.
Denizli'nin Çal kasabasında...

Babası onu gönderiyor İstanbul'a.
Parasız kalmasıyla.
Başlıyor Yeni Cami'de arzuhalciliğe.
Orada tanıştığı Hoca Ali Rıza ile.
1906 senesinde.
Girer Sanayi-i Nefise Mektebi'ne.
Oradaki eğitiminde.
Şevket Dağ ve H. Avni Lifij ile.
Üye oldu 1909 senesinde.
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'ne...

Paris'e gönderildi 1910'da.
Dört yıl kaldı burada.
Ecole des Beaux-Arts'da.
Çalıştı Fernand Cormon'la...

Sonra döndü İstanbul'a.
I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla.
Sergiler açtı İstanbul ve Viyana'da.
1914 ressamları anıldı Çallı kuşağı adıyla...

İyi bir ressam ve öğretmendi.
Şeref Akdik, Elif Naci.
Zeki Kocamemi, Bedri Rahmi.
Muhittin Sebati, Avni Çelebi.
Onun yetiştirdiği öğrencilerdi...

1919 senesinde.
Kurucu üyesiydi.
Türk Ressamlar Cemiyeti'nde.
Yaptı natürmortlar, nüler. 
Çiçekler, camiler, çeşmeler... 

65 yaşındaydı, 1947 senesiydi.
Akademi'den emekli edildi.
"En verimli
zamanında çocuklarımdan ayrılmam nedeni
ile sahiden müteessirim" demişti...

22 Mayıs 1960'da.
Bir mide kanaması sonucunda.
Veda etti renkli dünyasına.
İstanbul'da...

Aralık ayında Ankara'da. 
Rengin Hafızası, Fırçanın Ruhu başlığıyla.
Çağdaş Sanatlar Merkezi'ndeki sergisinde.
Birlikteyiz İbrahim Çallı sergisinde.
Onun 67 eseriyle...

İbrahim'in babası altın koyarak cebine İstanbul’a gönderiyor, okuması ve askeri idareye girmesi için. Ama İbrahim askeriyeye girmiyor. Geziyor, dolaşıyor, yiyor en sonunda parayı bitiriyor.
İstanbul’da Yeni Cami avlusunda arzuhalciler var. Onların yanına gidiyor, selamlaşıyor, "ben de yanınızda ekmek paramı kazanmak istiyorum, bana fırsat verir misiniz" diyor. O zamanlar 17-18 yaşlarında. Arzuhalci "senin okuman yazman var mı" diyor, İbrahim "tabi var" diyor. Bir kağıt veriyor ve denemesini istiyor. O kağıda bir şeyler yazıyor, arzuhalci bakıyor, kaligrafisi çok güzel. Arzuhalci hayret ediyor. Elindeki bir tomar kağıdın yarısını ona veriyor, "mürekkebi beraber kullanırız’" diyor. O zaman tabii ki masa falan yok. Perşembe Pazarında portakal sandıkları varmış. "O portakal sandıklarından 2 tane al gel. Birine oturacaksın, birini masa yapacaksın" diyor ona. Orda herkes öyle yapmış tabi. "Ama sen arzuhalcilik yapma, sen mektupçuluk yap" diyor. İbrahim orada mektupçuluk yapıyor.
Bir gün kendini işe alan yaşlı arzuhalcinin kurşun kalemle resmini yapar. Sonra o resmi onun kasasına raptiyeler. Gelip geçenler resmi kimin yaptığını sorar, arzuhalci de İbrahim'i gösterir.
Sokakta resim yapan Rupen isminde yabancı bir ressam var. Arzuhalci onu çağırıyor, İbrahim ile tanıştırıyor, onun gibi resim yaptığını söylüyor. O ressam ile resim çalışmaya başlıyorlar. Rupen, onu Hoca Ali Rıza’nın oğlu ile tanıştırıyor, yaptığı resimleri götürüyor, gösteriyor. Hoca Ali Rıza onu Sanayi-i Nefise’ye, Güzel Sanatlar Akademisine yazdırıyor. Sonrasında ise hepimizin bildiği gibi ünlü bir ressam olur.
(İbrahim Çallı'nın torunu Yaşar Çallı'dan)

İbrahim Çallı Sergisi Fotoğraflarım:

.